Son haftalarda Samsun’da yaşanan ölümcül silahlı çatışması hakkında bir açıklama yapan Psikolog Mine Aktaş şunları söyledi: “Samsun’un Süpermen ve Batman’a ihtiyacı var.”
Samsun’da yaşanan şiddet olaylarıyla ilgili Psikolog Mine Aktaş, Samsun’da yaşanan silahlı çatışmalarla ilgili somut açıklamalarda bulundu. Ünlü psikolog bireysel silahlanmaların acilen azaltılması gerektiğini söyledi. Samsun’da yaşanan şiddetini Gotham City şehrindeki olaylara benzeten Psikolog Mine Aktaş: “Samsun’un Batman ve Süpermen’e ihtiyacı var.” dedi.
Samsun’un İlkadım ilçesinde bir kafede silahlı çatışma çıktı ve kahvehanenin sahibi hayatını kaybetti. Daha sonra Canik belediye binasının önünde bir kişi pompalı tüfekle vurularak öldürülürken, olaya ilişkin görüntüler tüm Türkiye’yi dehşete düşürdü. Samsun’un İlkadım ve Adalet ilçelerinib sokaklarında da dün çıkan silahlı çatışmada iki kişi hayatını kaybetti.
Profesyonel psikolog Mine Aktaş, toplumsal şiddetin çoğu zaman görünürken aile içi şiddetin görünmediğininde altını çizdi. Aile içi şiddette “Kemik kırıklarının” gizli kabul edildiğini söyledi.
Psikolog Mine Aktaş “Şiddetin erken yaşlardan itibaren hayatımıza sızdığını, “gizlice şiddet yaşanabilir” veya “karı ile koca arasında olur”, “babadır çocuğunu ya da karısını sever de döver de” gibi bahanelerle örtüldüğünü düşünüyorum.” sözlerini söyledi.
Bununla birlikte Psikolog Mine Aktaş şu cümleleri de kurdu: “Aile içinde sevginin ve empati becerileri kişilere duyulan saygının temellerinden biridir. Aile içi şiddetin nedenleri biyolojik, psikolojik ve sosyal olmak üzere üç kategoriye ayrılabilir. Aile içi şiddetin biyolojik nedenlerini antisosyal kişilik bozukluğu olan insanlar şiddete eğilimli bir yapıda yetişmesidir. Bunun nedeni, erkeklik hormonu olan testosteronun saldırganlık üzerinde etkisi olmasıdır. Bireylerde ortaya çıkan depresyon, şizofreni gibi hastalıklar şiddet davranışına yol açmaktadır. Antisosyal kişilik bozukluğu tanısı alan kişilerin sıklıkla şiddete başvurduğu söylenebilir. Bunlar, başkalarına zarar vermekten çekinmeyen, hatta bundan zevk alan, durumu onaylamayan, vicdansız, sorumsuz, düşüncesiz ve çoğu zaman yasaları çiğneyen kişilerdir. Şizofreni ve depresyon tedavi edildiğinde çoğu şiddet davranışının ortadan kalktığı söylenebilir. Ne yazık ki aynı başarı, antisosyal kişilik bozukluğu tanısı alan kişiler için de sorun teşkil etmemektedir.”
“Şiddet, kişiliği zayıf insanların kullandığı bir yöntemdir. Kadınların fiziksel olarak zayıf oldukları, maddi olarak yetersiz oldukları veya kocalarına bağımlı oldukları için şiddet karşısında büyük ölçüde sessiz kalmaları ve boyun eğmeye karşı kendilerini savunmaları zordur. İlk şiddet eylemi, şiddet uygulayan partner için bir hayal kırıklığıdır ve “öfkeden” olarak etiketlenmek ve bir şiddet eylemi olarak yorumlanmak istemez. Ancak şiddet doğal olarak zamanla artar. Şiddet arttıkça istismara uğrayan eşle olan duygusal bağ giderek zayıflar ve kopar. Ancak daha fazla şiddet görme korkusuyla karısını ayırmak ya da boşanmak istemiyor. Bunun yanı sıra sosyal sistemden ya da hukuktan yeterli desteği almayacağı, şiddete maruz kalan eşlerin kötü evlilikler yapmak zorunda kalacağı endişesi vardır.Koca öyle olmadığını bilerek şiddeti yoğunlaştırarak devam ettirir. Bu durumda işin içerisinden çıkılamaz bir hal alır.” cümlelerini de ekledi.
Psikolog Mine Aktaş cümlelerine şu şekilde devam etti: “Şiddetin toplumsal nedenlerini “Hayatta mutsuzluk aile içi şiddete yol açar. Şiddetin uygulandığı ortamlarda büyüyen insanların şiddete diğerlerine göre daha yatkın oldukları görülmüştür. Yani şiddet modelleme yoluyla, yoksulluk gibi sosyoekonomik statü, karşılanmayan beklentiler, hayattaki talihsizlikler, yoksunluk gibi yollarla öğrenilir.”
“Ekonomik baskılar da şiddeti kışkırtabilir” diyen Mine Aktaş, kötü yaşam standartlarının da şiddeti artırdığını sözlerine ekledi.